1.126 gösterim
35,19 viral puan

Hastalık mı, O da ne?

Hastalığın bakıldığı yere göre değişmekle birlikte, farklı tanımlamaları vardır. Aslında hepsi de yapıldığı yerden bakılınca kendi açılarından doğruyu ifade etmektedirler. Bu nedenle farklı olmakla birlikte, hepsinin ortak bir paydası vardır.
Önce, modern tıp düşüncesi açısından hastalığa bakacak olursak, vücudumuzdaki çeşitli organlara ilişkin olarak ölçülebilen, objektif bazı belirti ve bulgularla tanımlanabilen bozukluklar olarak tanımlandığını görebiliriz.
Ancak, hasta gözüyle hastalığı tanımlayacak olursak, subjektif bir durumdur ve fizik bedende ya da ruhsal durumdaki olağan dışı değişiklik ve hisleri, rahatsızlıkları ifade etmektedir.
Tüm bunların dışında, hastalık bir anlamda sosyal bir roldür. Hekim tarafından hastalık tanısı konan kişi tarafından oynanan bir roldür bu. Bunun sonucu olarak, hastadan beklenen bir davranış biçimi vardır.
Günümüzde yaygın olarak kullanılan sağlığın tanımı, hastalık üzerinden yapılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütüne göre “Sağlık, sadece hastalık ve sakatlık halinin olmayışı değil, bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam iyilik hali ” olarak tanımlanmıştır. Her ne kadar ‘tam’ denilen iyilik halinden ne kastedildiği çok açık olmasa da ve sübjektiflik içerse de, genel anlamda referans olarak alınmaktadır.
Hastalığın ve sağlığın tanımlanmasında, modern batı tıbbı her ne kadar Hipokrat’ı, eksen almışsa da, bugünkü görünen şekli, ondan çok uzak ta kaldığıdır. Bunun altında yatan en temel neden, artık batı tıbbının, bir ‘tıp endüstrisine’ evrilmiş olmasıdır. Söz konusu tıp endüstrisi, öncelikle herkesi ‘hasta’ olarak nitelendirmekte ve buradan yola çıkmaktadır. Endüstrinin tek amacının kazanç olduğu göz önüne alınacak olursa, neden herkesi hasta olarak kabul ettiği kolayca anlaşılacaktır. Dünya sağlık örgütünün tanımına bakacak olursak ta, sağlıklı denilecek bir insan bulmak oldukça zor görünmektedir.
Gerçekte, Hipokrat’a bakacak olursak, doğu tıbbı ile ortak paydalarının çok daha fazla olduğunu söylememiz mümkündür. Hipokratik yaklaşıma göre sağlık ve iyilik hali, insanın çevresindeki ısı, rüzgar, toprak, yiyecekler ile kendisine ait olan yeme-içme alışkanlıkları, cinsel yaşam çalışma ortamı gibi bir dizi özel şartlar arasındaki dengeden oluşmaktadır. İnsanın çevresi ile etkileşimine bağlı olarak kurulan iç dengesi, dört sıvı ile -kan, balgam, sarı safra ve siyah safra ile kendini göstermektedir . Bu ilişkiye, çok daha önceki dönemde doğuda gelişen geleneksel Çin tıbbında da rastlanmaktadır.
Hastalık, son tahlil de bedendeki uyumun bozulmasıdır. Tüm canlılarda homeostazis adı verilen bir ahenk ve uyum vardır, işte bu anlamıyla hastalık dengede olan bir düzenin tehlikeye girmesidir. Bu uyum kaybı önce bilincimizde bilgi boyutunda ortaya çıkarken daha sonra bedenimizde kendini gösterir. Bedenimiz, bilinçte oluşan tüm işlev ve değişikliklerin gerçekleşme alanıdır. Biz eğer bilincimizde bir dengesizlik yaşarsak bu fiziki bedenimizde görünen bir hastalık olarak ortaya çıkar ve deneyimlenir. Bu nedenle bedenimizin hasta olduğunu söylemek doğru değildir. Sadece insan hastadır ve belirtiler bedenimizde açığa çıkar.
İyileşme ise bütünleşme yönünde bozulan dengenin yeniden sağlanmasıdır. Zira hastalığı istenmeyen bir durum olarak görme yerine insanın hayatındaki anlamlı bir “dramatik kriz” , insanın dünyadaki varoluş biçimi veya dünyayla karşılıklı etkileşimi olarak görebiliriz. Bu nedenle iyileştirme, krizin gizli niyetini keşfetmeyi gerekli kılar. Hatta bazen ölüm bile iyileşmenin bir formu olarak karşımıza çıkabilir.
ferhatalp123 28.04.2017 saat 10:52
  1. 1.

  • Şu an haberi okuyan: 1 kişi var

  • Toplam Viral: 3 gösterim
  • Toplam Seed: 32 gösterim
  • Toplam Direkt: 1.091 gösterim
  • Viral Puan: 35,19
şu an popüler
  • Reklamı Atla